10 Eylül 2008 Çarşamba

EVİM EVİM GÜZEL EVİM

Ben evimi çok severim. Kim sevmez? Geniş girişine, güneşli salonuna, küçük tuvaletine, ve beni tüm pasaklılığımla el üstünde tutan mutfağıma ayrı ayrı bayılırım. Ola ki bir gece ayrı kaldıysam,ertesi gün dönmek için dağları delesim gelir. Bu tutkum sadece şimdi oturduğum eve özel değil, ama burayı ayrı sevdiğimi de itiraf etmeliyim. Nasıl sevmem; sabah akşam güneş alır, hangi odaya girseniz ferahtır, üstelik o kadar hor kullanmama rağmen kendini iyi korumuştur. Evim hakkında duyabileceğiniz tek kötü şey, benim olmamasıdır. Ve görünen o ki, asla da olmayacaktır...

Günlerdir, belki haftalardır evimin fotoğraflarını çekmeye çalışıyorum. Oradan deniyorum, buradan uğraşıyorum, yine de güzelliğini tam olarak fotoğraflara yansıtamıyorum. Olsun, merak eden gelir görür diyerek şimdi evimi tanımaya başlıyorum.

Birgün çalacak olursanız, evimin kapısını size ya ben, ya da iki küçük afacandan biri açacaktır. Babamız genellikle kapı açma konusunda bizden yavaştır. Kahverengi çelik kapı açıldığında sizi ferah bir hol karşılar. Bu hol aynı zamanda evin bütün oda ve tuvalet kapılarını da içinde barındırır, eski tip sobalı evlerde olduğu gibi. Gibisi fazla aslında; bu apartman, dönemine uygun olarak sobalı hayatlar için planlanmış. Şimdi giriş ve bilgisayar köşesi olarak kullandığımız holde de aslında yemek masası ve (sanırım) bir iki döşek dururmuş. Holde ayakkabılarınızı çıkardıktan sonra ben sizi öpüp salona yönlendiririm.


Salonumuz... Genişçedir, her daim güneşlidir (nasıl oluyor bilmiyorum), çok kalın bir L şeklini andırır ve iki kapılıdır. Siz, kırmızı kanepemin olduğu kapıdan girer ve önce (ve nedense) yeşil berjerlerden birine oturursunuz. Salonda L şekilli kırmızı bir kanepe ve iki yeşil berjerin yanında, annemin evinden henüz yepyeniyken aşırılmış, ve çocuklar sayesinde az biraz hırpalanmış deri bir sallanan koltuk bulunur.



Eğer evime ve bana ısınır ve teklifsizliğime hemen alışırsanız, misafirliğinizin 10. dakikasında kendinizi o sallanan koltuğa atarsınız. Salonumun yerini, biri basit, ucuz ve Rainbowdan tanıtıma gelen hanımın ağzıyla, kalitesiz kırmızı-bordo bir halı, ve diğeri annemle yaptğımız Mudanya-İzmir arası yolculukta aldığım büyükçe bir kilim olmak üzere iki halı kaplar. Kalan yerlere iki tane daha halı yerleştirebileceğinizi hayal edebilirsiniz. Televizyonumuz 72 ekrandır. evliliğimizin ilk günlerinde Kayanın bir tanıdıktan geliş fiyatın aldığı, markasını hatırlamadığım, ama daha küçük olsa keşke diye içimden geçirdiğim standart bir televizyondur bu. Altında da, ilk açıldığı dönemlerde İstanbul İkea'da gezinirken bulduğum, takımı kütüphane ile birlikte arabamıza güç bela sığdırıp Ankaraya getirdiğim, bence sevimli bir sehpa bulunmaktadır. Alındığı ilk günlerden itibaren çocukların yazmayan kalemlerle çizikler attığı, taşınmaktan az biraz sallanan, ama hep bana sadık kalmış güzel tv sehpam.

Salonumda bunlardan başka bir kütüphane, ta bekar evimden kalma ve şu anda kırılmış olan bir masa ve etrafında 4 sandalye (8 idi 4 e indi...), çiçeklerim, ayakkabılıktan bozma bir dergi, çerçeve, çiçek sehpam (sehpamsı birşey demeliydim oysa), bir orta sehpam ve duvarlarımda kimilerine göre az, ama bence ideal sayıda çerçevem vardır. Bu çerçevelerin her birinin ayrı bir kıymeti var gözümde, her biri farklı bir arkadaştan evime, beni düşünerek yaptırdıkları veya aldıkları bir hediyedir. Diyebilirim ki, evimde fotoğraflarım ve çocuklarımla ilgili bir iki ufak eşya ile birlikte en değer verdiğim şey bu çerçevelerdir.

Şimdi sizleri salonumdan birkaç ayrıntı ile baş başa bırakıyorum, sonra görüşmek üzere...



Kütüphanemden bir detay



Ebrucanın bana armağan etmiş olduğu harikulade çerçeveler





Asgeir'in, evimizi süsleyen iki eserinden biri, ve az uzağında asılı duran "Pınar" çıngırakları







En sevdiğim iki bitkim


İşte yine buradayım...

Siz salonda oturmaya devam edin, ben hemen çay koymak için mutfağa uçayım bir. Mutfağım, evlilik hayatım boyunca değiştirdiğim 4 mutfak içinde en güzeli ve yenisi. Bizden önce bu evde 70 yaşlarında, Karadenizli bir teyze yaşarmış. Teyzemiz evini satıp kızına yakın bir yerlerde ev almaya karar verdiğinden, evde bir takım değişiklikler yapmış. Mutfak da bundan nasibini alanlardan. Dolapları, fayansları ve yerleri yenilenmiş, ocağı ankastre (ki kendi set üstü ocağımız yatağımızın altında yeni bir ev bekliyor bu yüzden), dört sandalyeli orta boy bir masayı rahatlıkla karşılayabilecek, ama daha fazlasına katlanamayacak büyüklükte, bana göre epey şirin, ortalıkta bir mutfak benimkisi. Bu evde geçirdiğimiz 3 yıl boyunca mutfağa bir masa sandalye takımı almak istesem de, talihsizlik işte, alamadığım gibi, bunların yerine eski bilgisayar masamı kondurup buradan bağlanıyorum dünyaya. Aslında hiç de fena değil. Yemek olayında kolaylık olmasından başka bir işime yaramayacaktı masa takımı. Şimdiyse yemeklerimizi ya yer sofrasında, ya da hali hazırda kırık olan, ama bir gün tam sofradayken ortadan çat ikiye bölünecek olan salon masamızda yiyoruz. Ama mutfakta çeviri yapmanın, eş dostla chatleşmenin keyfini bana sorun. Çayım, kahvem bir el mesafemde, pencerem açıksa konu komşunun ev halini naklen duyabilmem de cabası. Mutfak dolaplarım bana yetiyor, ama işte bir kapak daha olsaymış, elimi attığım her yerden çıkan ıvır zıvırı da saklamış olacaktım. Ne gam, her sabah uyanır uyanmaz ilk hareket olarak açtığım radyom burada, seyrederim diye koyduğum ama bir kez bile açmadığım televizyonum burada (sanırım tvyi arka fon yapanlardan olamadım henüz), şu siyanur olayından sonra neredeyse her gün aradığım sucunun telefonu da buzdolabımın üzerinde, bundan başka ne isterim... Buzdolabı demişken, Pınar arkadaşım kadar olamasam da benim de ufak çaplı bir mıknatıs koleksiyonum mevcut buzdolabı üzerinde. Evdeki herşey gibi onun da düzenlenmeye ihtiyacı olduğunu söylememe gerek yok sanırım...

İşte size bir kaç mutfak fotoğrafı...



Arçelik yazısının hemen yanındaki Viking gemisi, Matruşkalardan biri ve üzerinde üç kız arkadaşı kahve içerken görüntüleyen kare magnet sevgili Ebrudan (aynı zamanda oğlu ile fotosu da görülebilir), semender, Japon kızlı kartpostal, Altınoluk, diğer matruşka ve ayakkabıcıklar sevgili Pınardan, Kaş ve Budapeşteler sevgili Nazlıdan, ve diğerleri de kuzenden, arkadaşın arkadaşından...



İşte sizlere buradan yazıyorum, sol tarafta asılı duran ve şahsen evdeki favorilerimden olan tavukçuk İbo arkadaşımdan ev hediyesi, masanın üstünde az da olsa görülen üzeri resimli taş Pınar hanımdan, lamba şüphesiz İkea, radyo ise Kayanın bana doğum hediyelerinden biri:)





Pencere önü süslerim... Kupanın içinde, Japon çorbası, pilavı, makarnası yemek üzere yılda bir kez kullanılan, Ebrudan, İbodan ve oradan buradan gelmiş çubuklar bulunmakta. Biber değirmenini yıllar önce Çıkrıkçılardan almış ve sıklıkla kullanmıştım, fakat başına her ne geldiyse şimdi öğütse dahi öğütülen kısmın toplandığı yeri açamadığı için şimdi gerçek anlamda süs olarak kullanılmakta... kaşıklık olarak bir İkea saksısı sırıtmakta.



Gelelim çocukların hiç düzelmeyen odasına... İtiraf edeyim, evime gelen herkesin de görebileceği üzere çocukların odasında gereinden fazla oyuncak var. Üstelik üç yıl boyunca torba torba verdiğim, yetmedi bir o kadar da çöpe attığım halde... Bu konuda yapabileceğim hiç bir şey yok, çünkü ayıklama zamanı gelip çattığında elime geçen oyuncakların yarısından fazlasını "mühim ve oynanan" olarak geri bırakmaktan kendimi alamıyorum. Bu genel çöpçülüğümün dışında, mülk sahibi olmamamın verdiği buruklukla çocuk odasına layığı ile mobilya alamıyorum. Çünkü haklı olarak taşınırken yıpranacaklarından ya da sahip olacağımız evin odalarına uygun olmayacağından endişe ediyorum.

Bu kısa girişten sonra, bir kaç fotoğrafla çocuk odasını ufaktan tanıtayım isterseniz:







Evin geri kalan kısmı için söylenecek çok fazla söz yok. Ya_tak odası belki de en az uğradığımız yer evde. Mobilyalarımıza göre küçük, fakat sabah uyanmak, ya da uyanmamakisteyenler için çok ideal bir konumda. Sabah güneşi salon ve çocuk odasına vurduğundan, özellikle kışın saatin alarmı çalıp gözlerinizi açtığınızda henüz günün ağarmadığı yalanına kolaylıkla kanıp uykunuza kaldığınız yerden devam edebilirsiniz. Bu oda, evde duvarları delinmemiş tek yer olduğundan ne bir foto ne de bir süs asılı. Ve açıkçası bu durum odayı biraz sıkıcı kılıyor. Fotoğraflarda var ama aslında, Tepe Home'dan 7 yıl önce takımı ile beraber 500 YTL'ye aldığımız yatağımızı geçen gün attık. Kırılmıştı ve tamir ettirmektense elden çıkarmak daha karlıydı. Sırada dolapların olduğunu da belirteyim ve fotolara geçeyim.





Banyo ve tuvalet, evi yerleştirirken üzerinden en çok durduğum iki yer oldu belki de. Genellikle çocukların ve misafirlerin kullandığı tuvalet, 40 senelik apartmanlarda sık görüldüğü üzere iki bölümden oluşuyor: lavabo ve tuvalet. Lavabomuz için söylenecek pek bir şey yok, temizlediğim an çocuklar tarafından damlalanmak suretiyle kirletilen bir musluk önü aynası, ve musluğun altında kapakları eğri bir dolabı var. Tuvalet ise çocuklara özel bir dünya haritası, misafirler için dergiler, bir kaç hoş fotoğraf ve şimdi ölmüş olan bir sarmaşık ile donatılmış. Küçük tuvaleti seviyorum, ama nasıl derler, ayağım alışmamış, gidemiyorum...








Tüm bu açıklamalardan sonra evimle ilgili son bir şeyler yazmak isterim. Bu evi, kiralığa çıktığı gün ilk gören, benden başkası görmeden de kiralayan kişiyim. Evimi çok seviyorum, fakat layığı ile yerleştirememekten musdaribim. Kimileri kiralık veya değil, oturdukları her evi tam kafalarına göre düzenler, evlerine gereken özeni gösterir. Oysa ben biraz da maddiyatı düşünerek evle ilgili bir çok hayalimi erteleyen bir tipim. Kimbilir günün birinde ev sahibi olursam yapacağım tonlarca iş, alacağım milyon eşya var kafamda. Ama şimdilik evimi sahibine bağışlıyor ve biraz da tetikte oturuyorum. Yine de küçük de olsa bu evin benim olmasını çok isterdim diyor ve oradan buradan bir kaç foto ile bu ilk blogu sonlandırıyorum.











11 yorum:

Nazlila dedi ki...

Özlemcim bence bu projen harika olacak, simdiden hissediyorum! Kendi evini o kadar güzel anlatmis, o kadar güzel fotograflamissin ki.. Bayildim. Hadi sira bizim evde, bakalim nasl olacak, cok merak ediyorum. :))

neptuneptun dedi ki...

ayyy nazlı çok teşekkür ederim, ilk yorum senden (her zamanki gibi). burası çok sabi kaldı diye üzülüyordum. haftasonu vakit bulsam da gelsem size, çok isterim.

deli kuş dedi ki...

özlemcim blog konusunda senden iyisi yok bu bir, ikincisi senin evin sizin evden döndüğümde biliyo musun kemal tam benim tarzım, o da var, bu da var, şurası şöyle burası böyle diye anlata anlata bitiremediğim, gereksiz gösterişlerden uzak, muhteşem renklerin barındığı, aydınlık,eşyaların minamal olmasına rağmen dikkat çekici, şirin veeee o kadar ıvır zıvırın olmasına rağmen hepsinin bir ahenk oluşturduğu bir ev!!!hele ki o evde iki tane fırlama çocuk olması beni şaşkınlık içerisinde bıraktı, ben olsam o düzene kesinlikle oturtamam!!!!! evini seven kendiyle barışık ve ruhu da aydınlık bir kadın eli değiyor, düzen katıyor o eve, düzensizliğinde bile! bana hissettirikleri bu vallahi,,,bir de şunu eklemek isterim, bloğunda daha büyük puntolarla ve dikkat çeken bi şekilde belirt ki bu yeni bloğunu, insanlar hemen farketsin ve hemen açıp okusunlar yeni bloğunu, keza ben, elimden geldiğince seni takip etsem de, yeni farkettim yeni bloğunu,,,,,öpüyorummmmmm, byessssss,

evilstrawberry dedi ki...

amaniin bayildim ben bu resimlere. blogger yok denince comment de yazmamistim. bizim evden de resim cekip gondercem sana :P sanal olarak ziyaret ettigin bi ev olaraktan koyabilirsin mesela :P
bu arada baska yazilar bekliom bu blogdan bu sayede herkesi ben de senle ziyaret etmis gibi olurum :) yippii

neptuneptun dedi ki...

var ya, uzaya fırladım sevinçten:) acayip gaza getirdiniz beni, en kısa zamanda nazlının evini bitirip çolpana geçiyorum. sevgul, sen fotoları yollarsın ben de mail ile sana bir takım sorular sorarım evinle ilgili. teknolojinin gözünü yiyeyim be

Sanem dedi ki...

ufak detaylari ben de fotolayip gondersem sana mesela??

neptuneptun dedi ki...

Sanem, sen cektikten sonra ben havada karada koyarim buraya. hem sadece detay degil, ne istersen onu ceker gonderirsin

Adsız dedi ki...

janım
1 cisi fotolarda hile var leyyynnn...ev cok derli toplu görünüyo.Diğer hali daa saane....:)
2 cisi neden daha cok ayrıntı yokkk...
3 cüsü cok güzelll saka yaptımmm....
4 cüsü bana ne zaman gelecennnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnn aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa:)

Adsız dedi ki...

janım
1 cisi fotolarda hile var leyyynnn...ev cok derli toplu görünüyo.Diğer hali daa saane....:)
2 cisi neden daha cok ayrıntı yokkk...
3 cüsü cok güzelll saka yaptımmm....
4 cüsü bana ne zaman gelecennnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnn aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa:)

Adsız dedi ki...

janım
1 cisi fotolarda hile var leyyynnn...ev cok derli toplu görünüyo.Diğer hali daa saane....:)
2 cisi neden daha cok ayrıntı yokkk...
3 cüsü cok güzelll saka yaptımmm....
4 cüsü bana ne zaman gelecennnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnn aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa:)

Pinar dedi ki...

ulen harbi salağım ben:) şifremi hatırlayamadığım için adsız yorum bıraktımmmm...ama yorum bana aittirrrr....
hah işte 5 cisi gel leyyynnnnn...cok kıskandım....