19 Şubat 2009 Perşembe

ÖZKARA REZİDANS

Yabancıların günde 3 kez yeniledikleri bloglarını görüp de burayı iki ayda bir güncellemek ayıp oluyor biraz, ama hem yazıdan hem de bilgisayarda birşeyler yapma halinden sıkıldığım için elimden daha fazlası gelmiyor...

Bugünkü evimiz Pınar-Mehmet-Güneş Özkara üçlüsüne ait. Yazısı az, fotosu bol bir girdi olacak bu, çünkü Pınarın evi anlatılacak değil resmen görülüp incelenecek bir ev. O kadar hoş ayrıntılar var ki, insan bir eve değil de güzel şeyler müzesine gelmiş gibi hissediyor kendini ilk anda. Pınarlara ilk gidişim, Güneşi hayırlama vesilesiyle olmuştu, yani nereden baksanız 5 sene önceydi. Bebeği gördüm, sevdim ve hayırladım. Ama benim için aynı derecede önemli bir şey daha vardı: nihayet Pınarın o meşhur evini görebilmiştim. Dost meclislerinde (oooh nihayet bu lafı da kullandığım bir yer çıktı:) hep bahsi geçerdi, şöyle güzel böyle güzel, yok efendim duvarlarında şu var bu var, kız işi biliyor, vs vs. Ben bir kaç sene, görmediğim bir evin hayaliyle yaşadım diyebilirim abartarak. Neyse ki sonunda Özkara çifti bir bebek yaptı da hem güzel ürünlerini hem de evlerini görme şansına eriştim:)

Burası kira değil, kendi evleri. Bu çok önemli bir konu arkadaşlar. Hani deriz ya hep, bir gün kendi evim olursa mutfağı mor, salonu turuncu yapacağım, tavanına süs konduracağım, banyosuna oturma grubu koyacağım diye, kirada olup ev sahibi yüzünden duvarına çivi çakamayan, onu bırak yerler çizilecek diye salonda değişiklik yapamayan, kendi evine uymayacak diye yeni mobilya alamayan (örnek: ben) arkadaşlarım mevcut. İnsan kendi evinde olabildiğine özgürdür birçok konuda. Balkonunu kapatabilir, binlerce dolap yaptırabilir, hatta mutfağı yıkıp oda bile yapabilir. Özkara çifti de bu özgürlüklerini rahat rahat kullanmış ve ortaya bence çok da şahane, dopdolu, rengarenk bir ev çıkmış.

İşe salonla başlayalım dilerseniz. Kısaca Pınarlar diyeceğim Özkara çiftinin salonu, ilk gördüğümden bu yana epey bir değişim geçirmiş. Eskiden, çocuksuz olmanın verdiği rahatlıkla Pınar Hanım sevdiği, aldığı, hediye edilen bir sürü ufak biblo, çerçeve, minik nesnelerle süslemişti salonunun her bir tarafını. Sherwood Mobilyacısından aldıkları salon takımı ile bu süsler çok hoş bir kombinasyon yaratıyordu. Halısından koltuklarına, duvarlarındaki enteresan tablolar ve puzzlelarından perdelerine dek, buradan Pınar geçmiş damgasına layık bir salondu. Kusursuz muydu? Hayır elbette. Belki fazla eşya vardı, gözü yoruyordu. İnsan her şeye tek tek bakayım derken sepetinde yatan bebeyi unutabilirdi:) Şimdiki salonları daha tenha, daha arınmış. Yine biblo ve nesne dolu, ama sanırım bir orta yol bulunmuş. Salonda en sevdiklerim halılar, birbirinden farklı olan perdeler, ecnebi ülkelerden alınmış duvar çerçeveleri, yastıklar, duvar rafının üzerindeki süsler ev elbette masa takımı. İşte buyrun, buradan yakın:
















Öndeki, Pınar ve Mehmetin düğün davetiyeleri. Bizzat Pınar tarafından tasarlanmış.





Pınar ve Mehmetin gerçek düğün fotoları da burada. Papatyalı gelin, papatya gibi gelin:)






Bu güzel tablolar, Pınarın Moskova seyahatinde sokaktan aldığı eserler.






Gelelim evin diğer kısımlarına. Mutfak oldukça ideal genişlikte ve salona oranla biraz daha sade bir mekan. Pınarın alameti farikası buzdolabı süsleri buranın en dikkat çeken nesneleri diyebilirim. Mıknatıslar öyle çok ki buzdolabı güç bela fark ediliyor. Dünyanın her tarafından bir parçanın görülebileceği bu koleksiyon için tek birşey söylenebilir: nazar etme noolur çalış senin de olur:)







Bunlar da Pınar Mınar hanımın cicileri... Arkadaki yeldeğirmeni formundaki süs anneden kalma.





Gelelim Güneşin odasına. Güneş şanslı bir çocuk, anne babası salonda standart bir televizyona bakarken, o çizgi filmleri odasındaki plazmadan izliyor. Buna rağmen televizyona fazla bakan bir çocuk değil anladığım kadarıyla. Plazmayı bırakın, eve sinema kursanız bu çocuk ekran bağımlısı olmayacak, ne güzel... Odasındaki mobilyaları ve ayrıntıları şahsen çok seviyorum. Bütün çocuk odaları gibi oyuncaklarla dağıtılmış, yerleri halı, duvarları sticker kaplı, şirin ve ideal genişlikte bir oda. Buyrun bir de siz bakın:









Evet, yatak odasına gelecek olursak... Yatak odasının mobilyaları şahane, özellikle dolapları, dolap kapakları ve perdeleri tam bir sanat eseri zannımca. Aynalı şifonyerin önü bomboş, bu da haliyle şaşırtıyor insanı. Öyle potansiyel bir yer nasıl olur da bomboş kalır diyorsunuz, Pınar cevaplıyor: çocuktan anacım, çocuktan. Ne koysak kapıyor, biz de böyle boş bırakıyoruz.





Banyo, evin en eğlenceli yerlerinden biri. Bir tarafta Pınarın katrilyon tane takısı, diğer yanda hizmetinize sunulmuş onlarca evim dergisi, başka bir yandaysa inceleyebileceğiniz bir sürü incik boncuk... Ailenin tuvalete en az bizim evdeki kadar önem verdiğini, bir çok evde atıl durumda bırakılan banyonun aslında dinlenmek ve düşünmek için ne kadar da önemli bir yer olduğunu fark ettiklerini, Pınarın dünyasının ne kadar renkli olduğunu, bu eve ne kadar da özenildiğini kanıtlıyor bize bu banyo.











Evin 3. odası, misafir odası olarak kullanılıyor. Birbirinden hoş olan ve ben fotoğraf çekerken babaannenin üzerinden uzandığı iki çekyatın karşılıklı yerleştirildiği odada, modüler bir kütüphane de mevcut ve siz sadece onu görebileceksiniz, çünkü babaanneler fotoğraf çektirmeyi sevmez:P





Sırada ne kaldı? En başta yazacağını en sona saklayan blog yazarınız, bu yazının sonunda evin girişini tanıtmaktan gurur duyar... Kapıdan içeri girer girmez karşınıza çıkan ayna, biraz dar olan, daha doğrusu boyuna ilerleyen koridoru geniş göstermekle kalmıyor, daha evin girişinde neyle karşılaşacağınızın ipucunu da veriyor. Evin muhtelif yerlerinden olduğu gibi girişinde de duvarlarda bir yerlerden bir kedi formu size göz kırpıyor, tıpkı benim ve Nazlının evinde olduğu gibi...







Evet, fotoğraflar yüklendi, ev az çok tanıtıldı. Ve fakat Pınara eciyle ilgili sorduğum soruların cevabını yazdığım kağıdı kaybettim. Daha doğrusu bir deftere yazdığımı hatırlıyorum amma evdeki 348 defterden hangisi olduğunu çıkaramadım. Şimdi siz bunları bi okuyun, ben yarına veya ötesine Pınarcık Hanımcıka yine bir takım absurd sorular sormak suretiyle sizleri bilgilendireyim. Olar mı???